Pozitif Yaşam Derneği » Dünya AIDS Günü

1 Aralık Dünya HIV/AIDS Günü 2020 Bildirisi!

HIV HEPİMİZİ İLGİLENDİRİR!

1980’li yıllarda ilk keşfedildiğinde HIV’in yapısı ve tedavisi henüz bilinmiyordu. Tek bilinen, HIV’in taşıyıcısı olan bireylerde yıllar içinde “Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” yani AIDS gelişmesine yol açtığıydı. Virüs hakkında bilinenler o dönemde çok az olduğundan, HIV ile yaşayan bireyler genellikle AIDS aşamasında tanı alıyor ve hayatını kaybediyordu. Bu da dünyanın her yerinde HIV’in AIDS ile eş olduğu algısına yol açmıştı.

Ancak yıllar içerisinde dünyanın dört bir yanında yeni vakaların ortaya çıkmasıyla beraber hızlandırılan bilimsel çalışmaların olumlu sonuçları 1990’lı yılların başından itibaren alınmaya başlanmıştır. Bugün HIV, başarılı bir şekilde tedavi edilebilen kronik bir enfeksiyondur. Düzenli tedavinin bulaştırıcılığı ortadan kaldırdığı bilim dünyası tarafından kabul edilmiş ve Belirlenemeyen = Bulaştırmayan (B=B) dünyanın en geniş katılımlı kampanyası haline gelmiştir. HIV ile yaşayan bireyler tedavi ile olağan yaşam sürelerini sağlıklı yaşamaya başlamıştır.

1985 yılında ülkemizde ilk HIV vakasının bildirilmesinin ardından 2010 yılına kadar geçen 25 yıllık sürede 4.200 kişi HIV ile yaşadığını öğrenmişken artık her yıl yaklaşık 4.000 kişi HIV ile yaşadığını öğrenmektedir. Bugün sivil toplum, akademi, kamu ve yerel yönetimler başta olmak üzere geniş katılımlı bir işbirliği ile HIV’e dur demek zorundayız.

Tüm dünya toplumlarında HIV enfeksiyonunun tarihçesi neredeyse aynı düzlemde seyir ediyor. HIV enfeksiyonu bir gruba mal ediliyor ve o grup damgalamaya maruz bırakılıyor. HIV hakkındaki yanlış bilgilerin ve HIV ile yaşayanlara yönelik ayrımcı söylemlerin medya aracılığıyla yinelenerek halka sunulması toplumdaki mevcut önyargıların pekiştirilmesine neden oluyor. Hâlbuki biliyoruz ki; her cinsiyetten, her meslekten, her sosyokültürel seviyeden binlerce kişi HIV ile yaşıyor. Farkında olalım çünkü bu enfeksiyon hepimizi ilgilendiriyor.

Maalesef ki; HIV’e dair var olan şehir efsaneleri ve önyargılarımız hem bizleri savunmasız kılıyor hem de HIV ile yaşayan kişilerin yaşamın her alanında ayrımcılıkla karşılaşmasına neden oluyor. Bilim ne kadar gelişse de, her ne kadar tedavi ile olağan yaşam süreleri sağlıklı yaşansa da HIV ile yaşayan kişiler mutsuz ve umutsuz kalıyor. HIV değil, ayrımcı tutumlar aramıza mesafe koyuyor, oysa aynı yolda yürüyor, aynı işte çalışıyor belki de aynı ailede yaşıyoruz. Ayrımcılığı körükleyen her türlü adım ve söyleme karşı tekrarlamakta fayda var çünkü biliyoruz ki; eşimizin, arkadaşımızın, komşumuzun, öğrencimizin ve hastamızın HIV ile yaşıyor olması sosyal ilişki kurmamıza engel değil.

Bu sene de her sene ve yılın tüm günlerinde olduğu gibi 1 Aralık tarihinde yineleyelim; HIV hepimizin meselesi! Farkında olalım ve HIV ile yaşayanları destekleyelim. Damgalama ve ayrımcılığın sıfıra indirildiği, HIV ile yaşayan insanların önyargı ve ayrımcılığın öznesi olmadığı günleri karşılamak umuduyla.

Pozitif Yaşam Derneği

 

 

 

Koç Üniversitesi Öğrencileri ile “HIV/AIDS ve Stigma” Konulu Farkındalık Eğitiminde Buluştuk!

Pozitif Yaşam Derneği olarak, Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın davetiyle Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “HIV/AIDS ve Stigma” konulu Halk Sağlığı dersi kapsamında tıp öğrencilerine farkındalık eğitimi düzenlendik. Eğitimde doğru bilinen yanlışlar üzerinde keyifli  bir tartışma yürütüldü. Öğrenciler, özellikle toplumdaki her kesimin bu konuda farkındalığını artırmanın elzem olduğunun altını çizdi ve de böylesi atölye ve eğitimlerin sık sık yapılması gerektiği vurgulandı. 

HIV ile Yaşayan Bireylere Karşı Nefret ve Ayrımcılık Söylemleri Üreten Twitter Kullanıcıları Hakkında Suç Duyurusunda Bulunduk!

 

Damgalamanın, öfkenin ve ayrımcılığın öznesi olmayı kabul etmiyoruz!

 

Ülkemizde ilk HIV vakasının görüldüğü 1985 yılından bugüne toplumu enfeksiyondan korumak için başvurulan yol ne yazık ki  HIV ile yaşayan insanların ifşa edilmesi ve toplumdan uzaklaştırılması olmuştur. 1980’li yılların bilinmezliği içerisinde kurulan korku kültürü gelişen bilgi ve bilimden etkilenmemiş ve her geçen gün yeniden üretilmiştir. HIV ile yaşamak bir günah, utanç ve ahlaki sorun olarak gösterilmeye ve toplum hafızasına yerleştirilmeye çalışılmıştır. 

 

Bugün kronik bir sağlık durumu olan HIV enfeksiyonu, etkili bir şekilde tedavi edilebilmekte ve tedavi sayesinde bulaştırıcılık ortadan kaldırılmaktadır. Ancak bu bilginin topluma ulaşması sağlanmamakta, toplum 1980’li yılların bilinmezliği ve önyargıları ile başbaşa bırakılmaktadır. Hekim, hukukçu, bilim insanı, kamu çalışanları, eğitmenler vs. toplumun tüm kesiminden insanlar mesleki, sosyal tutum ve davranışlarını, kararlarını kulaktan dolma ve gerçekle bir ilişkisi olmayan bilgilerle vermektedir.

 

HIV’in bulaş yolları ve korunma yöntemleri hakkında doğru bilgiden mahrum bırakılan toplum, hala ölümcül olarak bildiği enfeksiyondan korunmak için kendisinde olan sorumluluğu üçüncü kişilere yüklemekte ve kamu sağlığının tesisi için HIV ile yaşayan insanların ifşa edilerek sosyal yaşamdan uzaklaştırılmasını kendisinde hak görmektedir.

 

1 Aralık Dünya AIDS Günü etkinlikleri kapsamında bazı sivil toplum örgütlerinin HIV farkındalığını arttırmak, herkese korunmanın, partnerin beyanından bağımsız, bireysel bir sorumluluk olduğunu hatırlatmak için “HIV statümü paylaşmak zorunda değilim” sloganıyla yaptığı sosyal medya paylaşımı üzerine yine sosyal medyada gerçekle ilişkisi olmayan önyargılar paylaşıma sokulmuş, toplum HIV ile yaşayan bireylere karşı ismi başında Dr., Av. ünvanı olan kişiler tarafından kışkırtılmıştır. Günlerce medya ve sosyal medyada gündemde tutulan paylaşımlarla henüz HIV ile ilgili temel bilgisi dahi olmayan toplum hafızasına ayrımcılığa söylemleri ve bilgileri kazınmıştır. Bugün Türkiye’de HIV tanısı alarak yaşayan 24.000 insan, onların eşleri, akrabaları, çocukları, arkadaşları ve iş arkadaşlarıyla birlikte yüzbinlerce kişi bu öfke ve nefret patlamasından doğrudan etkilenmiştir ve etkilerini sosyal, iş, aile yaşamlarında yıllarca göreceklerdir. 

 

2020 yılına girdiğimiz şu günlerde artık HIV ile yaşayan insanların tedavi ile olağan yaşam sürelerini sağlıklı yaşadığı, virüsü bulaştırmadığı gerçeklerine sırt çevirmiş bir grup tarafından HIV ile yaşayan insanların “doğranması, yakılması, yargılanması” söylemleri, sonuçları hiç düşünülmeden üretilmiştir.

 

Bu damgalanma ve ayrımcılığın öznesi HIV ile yaşayan insanlar değil doğrudan üretenleridir. Bu çağ dışı söylem, tutum ve davranışlarla hem yüzbinlerce insanın hayatını içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürüyor hem de toplumu enfeksiyona karşı daha da savunmasız bırakıyoruz.

 

Pozitif Yaşam Derneği olarak toplumun tümünü hedef alan bu linç girişimine karşı failler hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu hukuk mücadelesi her koşulda bir kazanımla sonuçlanacaktır. Ya failler hakkında gerekli cezai işlemler yapılacak ve HIV ile yaşayan insanlar ayrımcılığa karşı devletin pozitif ayrımcılık yükümlülüğü gereği hukuken koruma altına alınacak veya failler beraat ederek hukukun aslında yazılı olduğu gibi ayrımcılığa uğrayanları değil failleri koruduğu anlaşılacaktır. En kötü senaryoda dahi her gün sokakta, okulda, iş yerinde, hastanede, aile içinde ayrımcılık ile burun buruna gelen HIV ile yaşayan insanlar olarak bu ayrımcılıkları kabul etmediğimizi ve hukukun bizleri korumaktan aciz olduğunu göstermiş olacağız. Bu mücadele ayrımcılık karşısında hukukun farklı bir bakış açısıyla yeniden tartışılmasına olanak sağlayacaktır.

Mücadelemiz HIV ile yaşayan insanlar ve yakınlarının dışında hepimizindir. Destek olmaya ve takipçisi olmaya davet ediyoruz.

 

Pozitif Yaşam Derneği

CŞMD ve SGYD’nin 1 Aralık Dünya AIDS Günü’ndeki Çok Tartışılan Twitter Paylaşımına Yönelik Ortak Basın Açıklaması

“Kamuoyunun dikkatine,

01 Aralık 2019 tarihinde Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği ve Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği olarak ortak şekilde paylaştığımız ‘HIV Statümü Paylaşmak Zorunda Değilim’ postu sosyal medyada yoğun bir biçimde olumlu, olumsuz tepki aldı.  Bu geri bildirim ve paylaşımlar bizlere Türkiye’de HIV konusundaki tartışmaların ve çalışmaların ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir defa daha kanıtladı.

Söz konusu Twitter postu:

Her yıl 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde, HIV ve AIDS ile ilgili doğru bilgilere erişmenin, güvenli davranışların yollarını bilmenin önemi vurgulanır. HIV ile yaşayan bireylerin maruz bırakıldıkları ayrımcılık ve damgalamaya dikkat çekilir. Bu açıdan 1 Aralık, HIV ile yaşayan insanlarla dayanışma ve toplumdaki HIVfobi ile mücadele açısından önemli bir gündür. 

“HIV statümü paylaşmak zorunda değilim” paylaşımına gelen yorumlarda sıklıkla karşı karşıya kaldığımız “HIV+ bireylerin bilerek ve isteyerek, gizleme ya da zorlama yoluyla karşısındaki insanlara HIV bulaştıracağı” ve benzeri varsayımlar; HIV+ bireylerin toplumda maruz bırakıldığı ötekileştirmeye, suçlanmaya ve hedef gösterilmeye birer örnektir. Bu örnekler HIV statüsünün paylaşılmasının önündeki engelleri de gözler önüne sermektedir. Açılan bu tartışma alanı ile HIV+ bireylere yönelik önyargı ve ayrımcılığın da gözden geçirilmesini umut ediyoruz. 

HIV ve AIDS aynı mıdır?: HIV, (Human Immunodeficiency Virus/İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) bağışıklık sistemini etkileyen bir enfeksiyon etkenidir. AIDS ise, (Acquired Immune Deficiency Syndrome/Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) HIV’in tedavi ile baskılanmadığı durumda, ortalama 2-12 yıl içinde vücudun bağışıklık sisteminin savunma işlevini yerine getirmemesi sonucunda, kişinin diğer enfeksiyon ve hastalıklara açık hale gelmesiyle birlikte gelişen bir hastalıklar tablosudur.

Nasıl bulaşır?: HIV ve AIDS’e dair yanlış bilinen temel noktalardan birisi de, HIV bulaşının nasıl gerçekleşeceği konusudur. Kan, meni sıvısı, vajinal sıvı ve anne sütü bulaşın gerçekleşebileceği vücut sıvılarıdır. Bulaş yolları ortak enjektör kullanımı, güvenli olmayan  kan, kan ürünleri ve organ nakli, korunmasız cinsel ilişki ve gebeden bebeğe geçiştir. Bu yollar dışındaki hiçbir yol ve temas virüs bulaşına sebep olmaz. 

Tedavisi var mı?: HIV bilinenin aksine, tedavisi bulunan bir enfeksiyondur. HIV ile yaşayan kişiler düzenli ilaç tedavisine ve tıbbi kontrollerine devam ettikleri sürece sağlıklı şekilde hayatlarına devam edebilirler. Geçtiğimiz yıllarda yapılan partner araştırmaları sonuçları HIV tedavisi ile enfeksiyonu kontrol altına almanın virüsün partnerler arasında geçişini durdurduğunu göstermektedir. Tüm dünyada Belirlenemeyen = Bulaştırmayan olarak tanımlanan bu bilgiyi en kısa şekilde tedavi alan kişilerin cinsel partnerlerine virüsü bulaştırmadıkları olarak aktarabiliriz. Tedavi, HIV ile yaşayan bireylerin ebeveyn olabilmelerini, virüs taşımayan çocuk sahibi olabilmelerini, hayatlarına virüsü başkalarına bulaştırma korkusu olmadan yaşayabilmelerini ve HIV taşımayan bir bireyle tamamen aynı yaşam süresini sağlar. Diğer bazı virüs türleri gibi HIV vücuttan tamamiyle uzaklaştırılamadığı için tedavinin sürekliliği temel yaklaşımdır. HIV+ kişiler sağlıklıdır ama toplumda sağlıksız olarak değerlendirilmeye devam edilmektedirler. HIV statüsünü bilen kişilerin çok büyük bir kısmı tedavi almaktadır. HIV kontrol programlarına bakıldığında, asıl risk oluşturan faktör HIV statüsünü bilmemektir.

Nasıl korunulur?: HIV’in tüm bulaş yolları için erişilebilir korunma yöntemleri bulunmaktadır. Virüsün cinsel yolla bulaşını engellemenin en kolay yöntemi kondom kullanımıdır. Kan ve kan ürünleriyle virüsün geçişini engellemek için de Kızılay tarafından tüm kan ve kan ürünleri HIV ve birçok enfeksiyon etkeni açısından hassasiyetle taranmaktadır. HIV’in gebeden bebeğe doğrudan geçişi ise HIV tedavisi, emzirmeyi durdurma ve yenidoğan için önleyici tedavilerle engellenebilmektedir. Son yıllarda temas öncesi ve sonrası önleyici medikal tedavilerde kullanılmaya başlanmış olmakla birlikte temas öncesi önleyici tedavi ülkemizde erişimi mümkün değilken temas sonrası önleyici tedavi özellikle cinsel şiddet mağdurları ve sağlık profesyonelleri için devlet güvencesi kapsamında ücretsizdir. Doğru kullanılan kondom, kişileri hem HIV’den, hem diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan, hem de istenmeyen gebelikten korur. Kişilerin cinsel ilişkide kendilerini olası risklere karşı koruması için kondom kullanması gerekir. Korunmak ve sağlığını korumak kişinin kendi sorumluluğudur. Kişinin sağlığının sorumluluğunu alabilmesi için doğru bilgiye ve korunma yöntemlerine erişebilmesi, partneri ile açık iletişim kurabiliyor olması gerekmektedir. HIV statüsünden bağımsız olarak güvenli bir ilişki, kişilerin sağlık durumları hakkında bilgi sahibi olduğu, açık iletişim kurabildikleri ve onaya dayalı ilişkilerdir. HIV+ bireyler cinsel partnerlerine statülerini söylemek zorunda bırakılamazlar. Statüsünü paylaşmak istemeyen bir kişiyle cinsel birliktelik yaşarken kondom kullanmak veya kullanmamak, cinsel birliktelik yaşamak ya da yaşamamak partnerlerin kendi kararıdır. 

HIV ve AIDS’e dair bilgi eksikliği bu konudaki önyargıları beslemekte ve HIV’i üzerine konuşulması zor bir konu haline getirmektedir. Hepimizin bildiği üzere eşitsizlikler kişiler arasındaki güç dengelerini etkilemektedir. Günümüzde yaşanan eşitsizlikler HIV ile yaşayan bireylerin statülerini paylaşmalarının önünde engel oluşturmaktadır.  Araştırmalar gösteriyor ki HIV’in kontrol edilebilmesi ve önlenmesi için partnerler arasındaki iletişimin güçlenmesi ve bu konudaki destek mekanizmalarının artırılmasına yönelik programlar etkili olmaktadır. Buna rağmen, bir araştırma hala partnerlerin büyük çoğunluğunun fiziksel şiddet, cinsel şiddet, sözlü taciz gibi pek çok olumsuz sonuç nedeniyle HIV statüsünü açıklayamadığını gösteriyor. Olumsuz sonuç ve engellerin ortadan kalktığı durumlarda HIV ile yaşayan bireylerin statüsünü paylaşmaları kolaylaşabilir. 

HIV statüsünün paylaşımı bir yasal zorunluluk mu?: Toplumda HIV ile ilgili birçok önyargı bulunmakta ve ayrımcılık yaşanmaktadır. Bu sebeple HIV ile yaşayanlar iş, eğitim ve sosyal hayatta doğrudan veya dolaylı olarak ayrımcılığa maruz bırakılmaktadır. Aynı şekilde: ayrımcılık yasağına karşın: Anayasa’nın 10. Maddesine göre: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”. Anayasa’nın 36. Maddesi ise, herkese eşit şekilde hak arama hürriyeti tanımaktadır. Kişilerin özel yaşamını ve kişilik hakkını ilgilendiren sağlık statüleri, gerek uluslararası sözleşmeler gerekse ulusal mevzuat tarafından güvence altına alınmış olup, bu statünün paylaşımı kanunların öngördüğü hallerle sınırlıdır. Dolayısıyla kişilerin sağlık verilerinin kanunların öngördüğü haller dışında paylaşımı hukuki ve cezai sorumluluğu da gündeme getirebileceği gibi aynı zamanda HIV statüsünün mahremiyet sınırları aşılarak paylaşılması, kişilerin hizmet alımında ya da gündelik hayatlarında ayrımcılığa uğramasına ve hak ihlali ile karşı karşıya kalmasına yol açabilir. Halihazırda sağlık kuruluşlarında kişilerin sağlık bilgileri kodlu sistem ile korunmaktadır. Kişilerin mahremiyet hakkının ihlali insan hakları ihlalidir.  Anayasa Mahkemesi Baş. No: 2014/19081 ve 1/2/2017 T. Kararında, “bu hak, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamakta, kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 32). Özel hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel verilerinin korunması hakkı, Anayasa’ nın 20. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir.” der. Anayasa Mahkemesi yine aynı kararında, sağlık bilgilerinin, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel veri niteliğinde olduğunu söylemektedir.

HIV ile yaşayan kişilerin herhangi bir yerde sağlık statülerini açıklayamamalarının farklı nedenleri olmaktadır. Herhangi bir kişinin kendisinde var olan enfeksiyondan etkilenmeyeceği tartışmasız bir gerçek olsa dahi statüsünü açıkladığında dışlanma, sevdikleri ve çevresi tarafından terk edilme, işini ve eğitim hakkını kaybetme düşünceleri bu kararı vermeyi zorlaştırmakta veya açıklamama yönünde davranış gelişmesine neden olabilmektedir. Bu düşünceler bireylerin kuruntularına değil daha önceden yaşanmış gerçek olaylara dayanmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin güvenli bir şekilde sunulması için kullanılan standart enfeksiyon önleme yöntemleri her enfeksiyon için aynıdır. HIV ile yaşayan bireylere hekim veya diğer hastaların güvenliği için uygulanması gereken ek bir prosedür olmadığı gibi HIV ile yaşayanlar hekimlerine doğrudan statülerini açıklamak zorunda değildir. Her sağlık profesyoneli tüm hastalar ya da başvuranlar için evrensel enfeksiyon önleme kuralları çerçevesinde eşit ve etkili  önlemleri almakla yükümlüdür.

Paylaşmış olduğumuz postta da vurguladığımız  gibi enfeksiyonlardan korunmak öncelikle kişinin kendi sorumluluğudur. Bu sorumluluğun bir parçası da başkalarının statüsünden bağımsız olarak, kişilerin cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla ilgili kendi statülerini öğrenmek için düzenli test yaptırmalarıdır. Kamu kurumlarının sorumluluğu ise, anonim ücretsiz testlere ulaşılmasını desteklemek üzere eğitim ve erişim imkânlarını yaygınlaştırmaktır. 

Dünya’da HIV ile yaşayan her 4 kişiden 1’i HIV ile yaşadığını bilmiyor.

 

Sen statünü biliyor musun? 

En son ne zaman HIV testi yaptırdın? 

Nerelerde test olacağını biliyor musun?

 

Eğer sonucun pozitif gelirse, yalnız değilsin!

Eğer HIV ile yaşayanlara destek vermek istersen, yalnız değilsin!

HIV ve AIDS ile ilgili bilgi için tıklayınız (İngilizce).

 

1 Aralık Dünya AIDS Günü Resepsiyonu, İBB Desteği ile Emirgan Beyaz Köşk’te Gerçekleşti!

1 Aralık Dünya AIDS Günü Resepsiyonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile 30 Kasım 2019 tarihinde Emirgan Korusu’nda yer alan Beyaz Köşk’te gerçekleştirildi. Resepsiyona bir çok sivil toplum kuruluşu, kamu kurumu, meslek uzmanları ve çok sayıda gönüllü katılım gösterdi.

1 Aralık Dünya AIDS Günü Resepsiyonu

 

1 Aralık Resepsiyonu, Pozitif Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Görkem Gökçelioğlu’nun açılış konuşması ile başladı. Gökçelioğlu, 1 Aralık 2005 tarihinde bir kamu görevlisinin HIV’in bir sağlık sorunu olduğu vurgusu yapmadan, daha çok ahlaki değerler üzerinden açıklayan konuşmasından bir alıntı yaptı. Bu konuşmanın, Pozitif Yaşam Derneği’nin kuruluş döneminde toplumun HIV’e ve HIV ile yaşayan kişilere karşı bakış açısını temsil ettiğini; o dönemde bireylerin damgalama ve ayrımcılığa maruz kaldığını vurguladı.

***

Gökçelioğlu’nun konuşma metninden:

AIDS’in ailelerimizi ve toplumumuzu parçalamasına izin vermemeliyiz. Gizlilik ve ikiyüzlülük HIV için güzel bir giriş kapısıdır. Hastalık taşıyorsak cinsel partnerimize durumumuzu açıklamalı ve onu hastalığımızdan korumak için kondom kullanmalıyız. Tek eşliliği ve sadakati önemsemeliyiz. Birden farklı kişiyle ilişki geriye dönüşümsüz sonuçlar doğurabilir. Korunmasız ilişkiler hayatımızı karartabilir. Özellikle para karşılığı seks yapan kişilerin çok sayıda kişi ile cinsel ilişkiye girdiklerini hatırladığımızda, bu kişilerin daha yüksek oranda risk taşıdığını bilmeli ve kendimizi korumalıyız. Onurlu davranışın kendimizi ve çevremizdekileri korumaktan geçtiğini unutmamalıyız. Eşinize hastalık bulaştırırsanız bunu ona nasıl söylerdiniz? Dahası kendinizi bir ömür boyu affedebilir misiniz?

1 Aralık 2005 yılında bir kamu görevlisinin konuşmasından olan bu alıntı Pozitif Yaşam Derneği’nin kurulduğu dönemin en net resmi olarak karşımıza çıkıyor. HIV’i ahlaki bir sorun olarak gördüğümüz, parçalayan, yok eden bir olgu olarak tanımladığımız, HIV’in bir sağlık sorunu olduğunu unutup ahlaki değerler ve insan onuru üzerinden açıklamaya çalıştığımız, anahtar grupları hedef ve risk olarak tanımladığımız bu dönemlerden artık kişilerin değil davranışların riskli olduğunu kabul ettiğimiz, HIV’in ahlaki değil sağlık sorunu olduğunu ilan ettiğimiz, korunmanın bireysel bir sorumluluk olduğu ve herkesin kendini korumakla yükümlü olduğunu seslendirebildiğimiz, öteki değil olağan bireyler olduğumuzu gösterebildiğimiz günlere geldik. 14 yıllık bu süre içerisinde verdiğimiz mücadele ve yaptığımız savunuculuk çalışmalarında bizimle birlikte olan hekim, aktivist, gönüllü, sivil toplum kuruluşu ve fon kuruluşlarına teşekkür ediyor aramızdan ayrılan akranlarımızı özlemle yad ediyoruz.
Enfeksiyonun hızla yayıldığı günümüzde, HIV’i ve damgalamayı durduracak işbirliğini oluşturmak adına bu gece resepsiyonumuza katılan sizlere teşekkür ediyoruz.
HIV’in Türkiye’de güncel durumunu anlamak için Sayın Prof. Dr. Volkan Korten’i, HIV derin duygularımızdaki haritasını görebilmek için Rasim Domaç’ı ve Türkiye ve Dünyada HIV’in durdurulması için yaptıkları iyi uygulama örneklerini öğrenmek için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu HIV, Sağlık Kalkınma Bölge Sorumlusu Rosemary Kumwenda’yı konuşmalarını yapmak üzere sahneye davet ediyorum.”

***

Açılış konuşmasının ardından üç konuşmacının yer aldığı “Türkiye’de HIV Enfeksiyonunun Bugünü ve Türkiye, HIV ile yaşayanların ve Damgalama Derin Algı Haritası” adlı panel ile devam etti. 

Konuşmacılar; Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten, Davranış Enstitüsü’nden Rasim Domaç ve UNDP HIV Sağlık Kalkınma Bölge Sorumlusu Rosemary Kumwenda Dünya AIDS Günü’nün anlam ve önemini vurgulayarak UNAIDS’in 90-90-90 hedeflerinden, HIV ile yaşayan kişilerin yaşadığı zorluklardan ve bizim toplumdaki algıyı değiştirmek için yapmamız gerekenlerden bahsetti.

Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten

 

UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu) HIV Sağlık Kalkınma Bölge Sorumlusu Rosemary Kumwenda

 

Gilead Türkiye’nin desteği ile Cüneyt Özdemir ve ekibinin hazırladığı “Türkiye’de HIV” belgeseli gösterimi gerçekleştirildi. Belgesel gösterimi sırasında aynı zamanda yerel ve uluslararası makamlardan katılımcıların birbirleri iletişim kurması ile resepsiyon sona erdi.  

“Damgalama ve ayrımcılığın sıfıra indirildiği, HIV ile yaşayan insanların %90’nının tanı aldığı, tanı alan insanların %90’nının tedaviye ulaştığı, tedaviye ulaşan insanların %90’nının tedavide kalarak HIV yayılımının durdurulduğu günleri karşılamak umuduyla.”

                                                                                                                                                                                                                          1 Aralık 2019

                                                                                                                                                                                                                 Pozitif Yaşam Derneği

Geri Dön